‘Medeniyet mekanı’nı, onu var edip tanımlayan insanlar (kişiler, kişilikler, kimlikler), toplumsal kurumlar ve kuralları (kamusal ve yarı kamusal), kültürler ve kuralları (anlayış, adet ve anlam), üretimler, davranışlar, yapılı çevreler, ürünler ve etkinlikler arasında oluşan ilişkiler ağı diye kabul ediyorum. Bu ilişkiler ne kadar çok sayıda ve anlamlı olursa medeniyetin çok boyutlu olma imkanı artar. Medeniyetimiz bu anlamda geçmişi, bugünü ve geleceği ile çok boyutlu kişiliklere, çok boyutlu toplumsal sisteme, kültürel sisteme ve zengin topluluk anlayış potansiyeline sahip.
Medeniyetimizin çekirdek kültür zenginliği için örnek kültürel alanlar olarak, inanç ve tefekkür kültürümüzü, şefkat, merhamet, bakım ve yardım kültürümüzü, hoşgörü kültürümüzü, adalet anlayışı kültürümüzü, alçakgönüllülük kültürümüzü, askerlik ve harp sanatı kültürümüzü, kır kültürümüzü, mutfak sanatları kültürümüzü, yerleşim ve yapı yapma kültürümüzü, bunlar için kurulmuş olan toplumsal ve topluluk sistemleri kurumlarını ve ilgili kuruluşlarını düşünebiliriz. Alanlar arasındaki etkileşimler de ayrı kültürel mekanlar oluşturuyor. Külliyeler mekanı, inanç ve tefekkür kültürümüzü tanımlayan medeniyetimizin imaret ve vakıf anlayışı ile şehir yerleşimlerimiz ve topluluk kültürümüzün etkileşiminde odak olarak gelişmiştir.
Bu çerçevede, Külliyelerimiz kitabının değerli yazarları sözü edilen birçok kültür alanımızı ve birikimlerini kapsayan kavramları, araştırmaları ve uygulamaları ‘külliyeler mekanı’na taşımakta.
Kitap, ‘külliye mekanı’nı beş boyutta ele alıyor. Birincisi, medeniyet yaklaşımı olarak tevhid anlayışından ortaya çıkan değerler sisteminin toplumsal olarak bir imaret ve vakıf çerçevesinde tanımlanan kurumsal özelliği. İkincisi, topluluk yaşamının merkez oluşturması sürecinde tarihten gelen sürdürülebilir bir kurumsallaşma örneği olması. Üçüncüsü külliyenin yerleşim mekanındaki kişileri kendi etrafında bağlayarak onlara hem topluluk kimliği kazandırması hem de paylaşılan hizmetler aracılığı ile yeni bir toplumsal kişilik üretimine aracılık etmesi. Dördüncüsü, kurumsallaşmaya, yerleşimlere ve topoğrafyaya uymaya çalışan yapılı çevrenin mimari
ve kentsel tasarım anlamlarında bir senteze ulaşması. Beşincisi, elimizdeki külliyeleri yeniden kullanmak veya yeni yerleşimlerimizin benzer kurumları için vakıf-imaret anlayışının çekirdek özelliklerinden çıkarak günümüz ve gelecek için değerler sistemi arayışlarına girişmek. Kitap bu boyutların nasıl iç içe ve karşılıklı etkileşimle birbirlerini anlamlandırdığına eğilmektedir.
Bu kitapla, medeniyetimizin toplumsal kurum ve yapılı çevre mekan geleneğinin zenginliğinin ve geleceğimiz için külliye anlayışının yeni açılım boyutlarının toplumsal, kültürel ve yapılı çevre gündemlerine taşınması amaçlanmakta.
Prof. Dr. Gönül Güreşsever Cantay Prof. Dr. Aptullah Kuran Prof. Dr. İlber Ortaylı Prof. Dr. Sadettin Ökten Prof. Dr. Ahmet Halûk Pamir Prof. Dr. M. Baha Tanman