01.07.2022
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü kuruluş çalışmalarının tamamlandığı ve Şûra’daki büyük buluşmayla taçlandığı uzun süreç boyunca Enstitü’nün içerikleri ve politikası konusunda ilgili camia yeterince fikir sahibi oldu. 3,5 yıl boyunca da yüzlerce bilim, kültür ve sanat insanı çalışmalarımıza katkı verdi ve bilim, eğitim, yayınlar, kütüphane, arşiv, IT sistemi, arkeometri laboratuvarı gibi her boyutta Enstitüyü geliştirdiler. Bu gelişmelerin sağlıklı biçimlenmesinde yaygın anketler, arama konferansları, komisyon çalışmaları gibi herkesin görüşlerini alıp değerlendirdiğimiz bir teknik izlendi. Eğitim uygulamaları boyunca da yine çok sayıda bilim insanı Enstitü kuruluş projesinde severek rol aldı. Bunun yanında televizyon, basın ve sosyal medyada da Enstitü konusunda sürekli bilgilendirmeler yapıldı. Böylece de Enstitü hedef kitleleri gereğince bilgilendirildi ve haberdar edildi.
15-17 Haziran’da Ankara’da düzenlediğimiz çok başarılı geçen Şûra sonrasında aldığımız yüzlerce olumlu geri bildirim yanında sosyal medyada çıkan Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve Prof. Dr. Fahri Işık yazılarının bilgi eksikliğinden kaynaklandığını düşündüğümüz haksız ve temelsiz eleştirilerin kamuoyunu yanıltma olasılığına karşın bazı açıklamalar yapma gereği ortaya çıkmıştır. Önce Sayın Özdoğan’la başlarsak:
Sayın Özdoğan dışında dikkate değer bir eleştiri olmamıştır. Eleştiri noktaları da genellikle Enstitü içerikleriyle ve politikalarıyla ilgili bilgisizlikten kaynaklanmaktadır. Keşke lütfedip sorsalardı da biz de detaylıca anlatsaydık. Sayın Fahri Işık da -özetle- Sayın Özdoğan’ın fikirlerini desteklediğini belirtmiştir. Eleştiri olarak yazdığı “..”arkeoloji yanında tarih, sanat tarihi vs de olmalıydı” gibi detaylar çok daha fazlasıyla zaten kuruluşumuzda bulunmaktadır. Sayın Işık’ın yazısında dikkati çeken farklı bilgi “Fatma Şahin’in de bulunduğu bir ortamda- böyle yön verici bir ilk toplantı hiç yapılmamış gibi, sonraki toplantılarda bu konuyu bilen kaç katılımcı tarafından hangi karşı gerekçelerle karara bağlandıysa…”, diyerek Sayın Fatma Şahin’le en önce kendisinin görüştüğü ve sonraki kuruluşta bu görüşmenin unutulmuş olduğunu ima etmekte ve Enstitü kuruluşuyla ilgili “Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ile de …. yazışmalar yaptığı…, …Enstitü konusunun irdelenmesi için bireysel ve kurumsal katılımlı bir istişare heyetinin toplanmasının yararlı olacağını düşündüğümü“ bildirerek bitirmiştim” der. Işık yazısında şu sözlerine de yer verir: “Batı’yla yarışı sürdürebilmek, onlardan geri düşmemek için araştırma koşullarının da -bu tür bilimsel kurumların desteğiyle- eşitlenmesi” gereğine değinmiş, “arkeoloji özelinde kurumsal ve akademik bir reforma duyulan gereksinimler” arasında bir Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün kurulmasını reformların başına almıştım. “Mustafa Kemal Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarını kurdu. Belli ki onları bütünleyici bir Türk Arkeoloji Enstitüsü kurmaya ömrü yetmedi”.
Demek ki büyüklerimizin Enstitü kurma, reform yapma konusundaki kıymetli çabalarını devam ettirmişiz, Demek ki Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde gayret etmiş ve yüzlerce bilim insanının birlikte çizdiği doğru yolda ilerlemişiz. Biz bu erken hocalardan aslında tebrik bekliyorduk. Amaçlarına ulaşıldığını gördüler diye.
Güya arkeolojiyle ilgili ön açıcı gelişmeleri desteklemesi gereken Arkeologlar Derneği’ne de bir cümleyle değinmek isterim:
Arkeologlar Derneği bir STK kimliğinde olmalıdır. Projenin başından beri içimizde faaliyetlere ortak olan Derneğin, yeni yönetiminin doğrudan telefon açılarak Şûraya davet edilmesine karşın, katılıp fikirlerini beyan edeceğine, sonradan yanlış içeriklerle “davet bile edilmedik, katılmıyoruz” diyerek haksızca konum alması da doğru değildir. Üstelik üyelerinden icazet almadan herkes adına açıklama yaparak. Şûra’ya 5000 kişi davet edildi. Herkese açık gerçekleştirildi. Fikri olan orada konuşmalıydı. Şûra da zaten herkesin 11 farklı konudaki komisyonlarda fikrini söyleyebilmesi için yapılmıştı. Yüzlerce bilim insanı da bunu yaptı. Bu nedenle, hem katılmayıp hem de tam öğrenmeden değerlendirme yapanları dikkate almak gibi bir lüksümüz de bulunmamaktadır.
Sonuç itibarıyla birkaç ilgisiz kişinin ve bir de Sayın hocaların haber konusu ettiği meseleler tamamen temelsizdir ve amacı tam da belli olmayan olumsuz algı yaratmaya aracı olmaktadır. Enteresan olan Türkiye’de uzun yıllardır neredeyse tüm eski hocaların eksikliğini dile getirdiği birkaç kez de bu hocalar tarafından heyecanlı girişimler olduğu ama ne yazık ki başarılamadığı Türk Arkeoloji Enstitüsü’nün kuruluşu yüzlerce bilim insanının desteğinde ve birlikteliğinde başarıyla gerçekleşmişken bu emeği anlaşılmaz nedenlerle eleştirenlerin varlığıdır. Daha önce benzer girişimlerde bulunmuş olan duayen hocalarımızın çoğu bu yeni kuruluşa destek vermiştir ama bazı anlamsız ve tutarsız eleştirileri anlaşılmazdır. Bilim insanı olmayan ilgisiz birkaç kişinin çıkara dayalı eleştirisi bile anlaşılabilinirken, çalışmalara davet edilen duayen hocalarımızın tamamını arkamızda görmemek de asıl anlaşılmazdır.
Yine de bunların üzerinde zaman harcamayacağız. Eğer ki Enstitü kuruluşu 100 yıl geciktiyse insanların bireysel bilim tekelleri oluşturarak birbirlerini engellemesi ve bu gibi anlamsız kişisel hırslar nedeniyledir. Yüzlerce bilim, kültür, sanat insanının uzun yıllardır emek verip ortaya çıkardığı, öncü hocalarımızın ve çok sayıda genç hocalarımızın çoğunlukla katılıp güç ve deneyim aktardığı Arkeoloji Enstitüsü, olabilecek en doğrularla ve yine geniş kesimlerle müzakere edilerek alınan kararlarla ve bağımsız bilim kurullarıyla hayatına devam edecektir. Devlet ve millet adına bilim için yapılan bu büyük girişime köstek değil destek olma zamanıdır. Bunu hayal eden hocalara düşen de sadece budur ki geleceğimizde dündeki eksiklerimiz olmasın. Kalan 3 günlük ömürlerimizde bu dünyaya yararlı olup göçmek lazımdır ki arkamızdan rahmet okunsun.
Kaldı ki, 3-5 Mart 2017 tarihinde yapılan III. Millî Kültür Şûra’sında “Kültür Varlıkları Müzeler Arkeoloji Komisyonu” Başkanı Nezih Başgelen, Üyeler Prof. Dr. Emine Gürsoy Nasgali, Prof. Dr. Hakkı Acun, Prof. Dr. Kürşat Demirci, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Prof. Dr. Nazan Ölçer, Özalp Birol, Prof. Dr. Havva Işık, Dr. Sinan Genim, Sualp Aksoy, Raportörler Bülent Demirtaş ve Meliha Yaylalı’ dan oluşan komisyonun raporunda “Arkeoloji bilimine hizmet vermek üzere Türkiye’de kurulan Türk Arkeoloji Enstitüsünün en kısa sürede faaliyete geçirilmesi, sayılarının artırılması gerekmektedir” kararı sonuç raporuna işlenmiştir. 5 yıl önce Enstitü’nün ne kadar gerekli olduğunu ve kurulması gerektiği kararını alan komisyonun üyesiyken bugün tam da ideal formda kurulmuş olan Enstitü’ye karşı duran birkaç kişinin olması bir çelişkiler yumağıdır. O gün kurdukları hayalin misliyle gerçekleştirildiğini görmek, destek vermek ve başaranları kutlamak erdemdir. İki komisyon arasındaki tek değişken, bu isimlerden bazılarının tesadüfen bizim komisyonlarda bulunmamasıdır. Keşke aldıkları kararı hayata geçirebilselerdi de biz de bunca ağır bir sorumluluğu üstlenmeseydik ve 5 yaşında bir enstitümüz olsaydı. Ama şimdi onlar için de mutlu olma zamanıdır. Çünkü ortak düşüncemizi tam da ideal biçimde ve hep birlikte hayata geçirmekteyiz.
Bizler uzun yıllardır Türk Arkeoloji dünyasının içinde bulunan akademik, bürokratik her bir paydaşımızla birlikte yaşayan ve bugüne dek uzanan sorunlara vakıf olarak Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü gibi geleceğe uzanan bir bilim yuvasını oluşturmaya pay verdiğimiz için onur duyduğumuzu belirterek Enstitü’nün ülkemiz ve halkımız için hayırlı olmasını ve yoluna sağlıkla devam etmesini diliyor ve kuruluşta yer alan çok kıymetli yüzlerce bilim, kültür ve sanat insanına da şükranlarımızı sunuyoruz.
Açıklama metnini PDF olarak indirmek için tıklayınız.