Kekova Turizmini hak ettiği nitelik düzeyine ve zenginliğine ulaştırmak ve doğal-kültürel korumayı istenen düzeye çıkarmak için Kekova oluşumunu başlatmak ve bu projeyi ikinci adımda Alan Yönetim Modeline dönüştürmek asıl hedeftir.
Türkiye Turizminin başkenti Antalya’nın en özel ve en tanınmış yerleşimlerinden biri olan Kekova’da bulunan yerleşimler hem olağanüstü doğası, benzersiz denizi ve gizemli kalıntılarıyla turizme de sıradışı bir şans sunmaktadır. Ancak bu şans bugüne dek iyi kullanılmamış hatta hor kullanılarak cazibe kaybına da yol açmıştır. Düşük kaliteli turizm hizmeti Kekova Bölgesini en özel yer olmaktan çıkarmaktadır.
Oysa her türlü değerin sarmallandığı bir doğa-kültür-tarih-deniz buluşmaları merkezi olan bölge, aslında Sualtı sporlarına-turizmine de olağanüstü bir deniz mekanı şansı vermektedir. Bu proje çerçevesinde sualtı araştırmaları tamamlandığında turizme uygun sualtı alanları da belirlenip haritalanacak ve turizme katkısı yükseltilmeye çalışılacaktır.
Projenin en önemli parçası bölge halkının bilinçlendirilmesidir. Bu konuda kazı bilim ekibi tarafından –bu proje kapsamında- sürekli bir eğitim programı uygulanacaktır. Halkın yerel iş alanlarında turizmden gelir kazanacak girişimler yapması da amaçlanmaktadır.
Proje sonrasında Kekova Bölgesi hem doğa ve kültür açısından hem de turizm ve diğer sosyal ve ekonomik boyutlar açısından beklenen düzeye çıkmaya başlayacaktır.
Proje, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve diğer kurumların da istek ve önerileri göz önüne alınarak önemli bir misyon biçiminde algılanıp geliştirilmiştir. Gerçekleşmesi de tüm bu kurumların bir konsorsiyumu biçiminde olacaktır.
Projenin sahiplenilmesi ve sürdürülmesi için projenin en önemli paydaşı yerel halkın kendisi olacaktır. Bu kapsamda halk, esas aktörlerden biri olacaktır.
Likya Uygarlıkları Müzesi bu proje kapsamında geliştirilecek olan turizm çalışmalarının yönetim üssünü oluşturacaktır.
Çağdaş Koruma anlayışı içinde korumada aktif rol üstlenen farklı kitle ve disiplinlerin koruma eylemlerini, toplumsal uzlaşma ve diyalog zemininde ‟katılım‟‟ ile bir araya gelerek, ’etkin’ şekilde ve sürdürülebilirlik çerçevesinde ‟planlı‟ olarak yürütülmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak korumanın, coğrafi, sosyal ve kültürel mekânlar bütünü içinde sağlanmaya çalışılması "alan yönetimi" kavramının temelini oluşturmaktadır. Alan Yönetimi, ‟koruma‟ ve ‟yönetim‟ kavramlarını birleştiren çağdaş korumanın yönetsel boyutudur. Alanda bulunan doğal ve kültürel değerlerin koruma kullanma dengesi içerisinde çok çıktılı bir organizasyona dönüşmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
Herhangi bir yaşamsal alandaki tüm kaynaklar her halükarda (iyi veya kötü) yönetilmektedir. İnsan yaşamına konu olan tüm alanlarda her kurum kendine düşen sorumlulukları yerine getirse dahi, yönetsel sistemde; yetki çakışması, işlem tekrarı, gecikmeler, işlemin hiç yapılamaması, yanlış işlem yapılması, ekonomik kaynakların ve zamanın verimsiz kullanılması v.b. gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu sorunların önüne geçilmesi için koruma alanları ve sitlerde koruma, yaşatma, kullanma koşullarının bağlandığı yönetsel eşgüdüm mekanizmasına ’Alan Yönetimi’’ denmektedir.