Osmanlı arkeolojisi ve müzeciliğinin kurucusu Osman Hamdi Bey’in Nemrut Kazısı ve hemen ardından Sanâyi-i Nefîse hocalarından Osgan Efendi ile birlikte Fransızca yayınladıkları Le Tumulus de Nemroud-Dagh (Nemrut Dağı Tümülüsü) adlı kazı raporu, arkeoloji tarihimizde çok önemli bir dönüm noktasını oluşturur.
Osman Hamdi Bey’in 1883’te yaptığı bu kazı, Edhem Eldem’in tanımıyla adeta Alman arkeologlarıyla bir “kazı kapma” yarışı sonunda başarıyla gerçekleştirildi. Çünkü 1881’de Bağdat Demiryolu için incelemelerde bulunan Alman mühendis Karl Sister, Nemrut tümülüsünü bulunca ertesi yıl Alman arkeolog Dr. Puchstein hemen Nemrut’a tırmanıp, ilk incelemeleri yaparak burasının Kommagene kralına ait olduğu sonucuna varır.
Ne var ki, tüm bu gelişmeleri yakından izleyen Osman Hamdi Bey, yanına Osgan Efendi’yi de alarak, yanında işçilerle iki bin metreyi aşkın bir yükseklikte olan Nemrut’a ulaşarak, çalışmalara başlar.
Elinizdeki bu kitapta, Osman Hamdi’nin büyük heyecanını, çalışma azmini, tükenmeyen enerjisini ve hepsinden öte arkeolojiye olan tutkusunu duyacaksınız. Tümülüsteki çoğu başları düşmüş dev heykelleri inceler, kaidelerinden, oturuş biçimlerine, kollarına kadar ölçer; yazıtlardaki metinlerin kopyalarını çıkararak okunmalarını sağlar. Tümülüsün dört bir yanında heykeltıraş Osgan Efendi ile koşuşturan, işçilere talimatlar veren Osman Hamdi Bey, bir yandan da kazının yaratacağı sonuçları düşünmektedir.
Nemrut Kazısı bu anlamda Osman Hamdi Bey’in 1874’ten beri süregelen ve bir sürü eksiğinin yanısıra yabancı kazılara “imtiyazlar” tanıyan Âsâr-ı Atika Nizamnamesi’nin değişmesine ve kendi hazırladığı, yurtdışına tarihi eser çıkarılmasını önleyen maddeler de içeren 1884 tarihli Nizamname’yi çıkarmasına zemin hazırlar. Ancak bundan da öte kazının yarattığı en önemli sonuç Osmanlı arkeolojisinin meşruiyetini kazanması olacaktır.
Türk Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü, Türkçe çevirisi ilk kez yapılan Nemrut Dağı Tümülüsü’nü sunmaktan gurur duymaktadır.